Hıristiyan Heyetinin Allah Rasulü (S.A.V)’nün Mescidinde İbadet Etmesi

Hıristiyan Heyetinin Allah Rasulü (S.A.V)’nün Mescidinde İbadet Etmesi

27 Şubat 2022 Genel 0

Yüce kitabımız Kur-anı Kerim’ in ikinci suresi olan Ali İmran suresinin Sebebi Nüzul ‘ ü (İniş Sebebi) ile ilgili olarak: Yahudilerin Hz.İsa Efendimize kinleri ve tertemiz annesine yönelik iftiraları, peygamberliğini ve İncil’ i inkarları olduğu rivayet edilirse de, Rasulullah Efendimize Necran’ dan temsilci olarak gelen Hıristiyan heyeti ile arasında geçen diyaloğun sebep olduğuda rivayetler arasındadır.

Vefd-i Necran adı verilen bu heyette 60 atlı süvari var idi. Bu süvarilerin içinde ondördü bunların büyükleri, bu ondört içinden üçüde en büyükleri idi. Bunların birisi emirleri ve sözcüleri olan Abdulmesih isimli zat, ikincisi kumandan vasfındaki El-Eyhem isimli zat, üçüncüsü ise alimleri veya eğitim-öğretim başkanları yani psikoposları olan Ebu Harise b.Alkame isimli zat idi. Bilhassa bu psikopos olan zat Hıristiyanlık dininde verdiği dersler, hizmeti gayreti ve çalışmaları ile ün yapmış, Rum Melikleri tarafından izzeti ikram görmüş, kendisine pekçok mal mülk verilmiş, gözetiminde olan pekçok kilise yaptırılmıştı. Bu zatın kardeşi olan Kürz b.Alkame’ de bu heyette idi.

Bunlar Medineye bir ikindi namazı vaktinde gelmişler, Mescid-i Saadette efendimizin huzuruna girmişlerdi. Üzerlerinde Medine’ de benzeri görülmemiş süslü cübbeler, gösterişli kıyafetler ve papaz elbiseleri vardı. Bunları gören Sahabe-i Kiram efendilerimiz bu duruma taaccüb ederek “Biz daha önce böyle bir manzara görmedik” demişlerdir. Mescide girdikleri esnada onlarında namaz vakti gelmiş olduğundan doğuya yönelerek namaza durmuşlar, Peygamber Efendimizde bırakınız kılsınlar buyurmuştur.

Bu heyet peygamber efendimizle konuşmalar görüşmeler yapmak amacıyla birkaç gün Medine ‘ de kalmıştı. Bu görüşmeler esnasında Hz.İsa Aleyhisselama haşa ve kella (Allah korusun, asla, uzak olsun) gah Allah diyorlar, gah Allah’ın oğludur diyorlar, gah üçün üçüncüsü diyorlardı. Bu söylediklerine akıllarınca delilde getiriyorlardı.

Allah’ tır demelerine; aslında bir mucize olarak Allah’ ın izni ve yardımı ile ölüleri diriltmesini, alaca hastalarını iyi etmesini, gaybdan haber vermesini, çamurdan yaptığı kuş suretlerine üfleyerek canlandırıp uçurmasını delil göstermişlerdi.

Allah’ın çocuğu iddiasına çünkü bilinen bir babası yoktu derlerdi.

Üçün üçüncüsü sözüne de Çünkü Allah “yaptık, kıldık” diyor, eğer bir olsaydı “Yaptım” derdi diye gerekçeler ileri sürüyorlardı.

Bu safsataları dinleyen peygamberimiz onlara “İslama giriniz” buyurdu.

—Biz senden önce İslama girmişiz dediler. Aleyhisselatu vesselam efendimiz:

—Yalan söylediniz! Siz Allah Teala’ya çocuk isnat edip dururken müslümanlığınız nasıl doğru olur? buyurdu.

—Allah’ ın çocuğu değilse o halde bunun babası kim? dediler.

Bunun üzerine peygamber efendimiz onlarla şöyle bir tartışma başlattı.

—Bilmiyor musunuz? Allah ölmez diridir. İsa’ ya ise yokluk ilişir.

—Onlar Evet dediler.

Rasullullah Efendimiz— Bilmiyor musunuz? Allah herşey üzerine kayyumdur. Herşeyin idaresini elinde bulundurur. İsa bunlardan bir zerreye sahipmidir. Onlar Hayır dediler.

Rasulullah Efendimiz — Bilmiyor musunuz? Allah tealaya yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. İsa ise Allah’ ın bildirdiğinden başka bunlardan birşey bilir mi? Onlar Hayır dediler.

Rasulullah Efendimiz —Rabbimiz İsa’yı ana rahminde istediği gibi biçimlendir di bunu biliyor musunuz? Onlar Evet dediler.

Rasulullah Efendimiz —Rabbimiz yemez içmez. Hadesten(tuvalet ihtiyacından) münezzehtir bunu da biliyor musunuz? Onlar Evet dediler.

Rasulullah Efendimiz— İsa’ ya anası bir kadının gebe kaldığı gibi gebe kalmış ve bir kadının doğurduğu gibi onu doğurmuş, o da bir bebeğin beslendiği gibi beslenmişti , sonra da yer içerdi, tuvalete çıkardı, bunu da biliyorsunuz değil mi? Onlar Evet biliyoruz dediler.

Rasullullah efendimiz bu kabullenişleri üzerine: O halde İsa iddia ettiğiniz gibi nasıl olur? buyurdu. Onlar da sustular.

Bununla birlikte sonra yine inat ettiler de;

Ey Muhammed (s.a.v) Sen onun “Allahın bir kelimesi ve ondan bir ruh” olduğu (Nisa Suresi 171. Ayet) iddiasında değil misin dediler.

 Ey Ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Îsâ Mesîh ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Tanrı) üçtür” demeyin, bundan vazgeçin; hakkınızda hayırlı olan budur. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Güvenmek ve dayanmak için Allah yeter.

Nisa Suresi 171.Ayet

Rasulullah efendimiz evet buyurdu.

Onlar ise “Eh işte bu bize yeter diye inadına inkarcılığa saptılar.

Cenab-ı Hak’ da Ali İmran suresinin başından seksen küsür ayet gönderdi. Surenin 7.Ayeti olan “Kalplerinde bir yamukluk bulunanlar, sade onun mütaşabih olanlarının ardına düşerler” ayeti bu inadına inkar ile alakalıdır.

Bunun üzerine surenin 61.Ayeti olan “Ey peygamberim haydi de ki: Geliniz oğullarımızı ve oğullarınızı çağıralım….. şeklindeki “Mübahale” ayeti gönderildi. Allah teala peygamberine onları açıktan lanetleşmeye davet etmesini emretti. Peygamberimiz Allah’ın emri ile bu daveti yapınca onlar efendimize künyesi ile hitap ederek.

—Ey Ebe’l Kasım (Kasımın babası) bizi bırak. İşlerimizi görelim de, sonra gelir dediğini yaparız dediler ve gittiler.

Ayrılır ayrılmaz bu olayı aralarında konuşmaya başladılar. Konuşmalar neticesinde üç kişiden biri şöyle dedi: “Anladınız ya! Muhammed gerçekten gönderilmiş bir peygamber. Hz.İsa hakkındaki delillerimiz nasıl çürüttü ve meseleyi ne güzel çözüp ayırdı. Siz de biliyorsunuz ki; Bir toplum gerçek bir peygamberle “mülaaneye” (açıktan lanetleşme) ye kalkarsa, kırılır, yok olur, mahvolur, kökleri kazınır. Siz onunla “müvadaa” (dokunulmazlık) ve “müsalaha” (karşılıklı barış anlaşması)yapınız, memleketinize dönünüz dedi. Bunun üzerine geldiler ve:

—Ey Ebel Kasım biz seni dinin de bırakmaya ve seninle lanetleşmemeğe karar verdik. Lakin biz hoşnut olarak ayrılıyoruz. Ashabından bize hakem olacak bir zatı bizimle gönder. İhtilafa düştüğümüz konularda bize hakemlik yapsın dediler.

Aleyhisselatu vesselam efendimiz:

—Öğle sonu bana geliniz de sizinle birlikte güvenilir, güçlü bir hakem göndereyim buyurdu.

Bu hakemlik konusu ile ilgili Hz.Ömer Efendimiz şöyle dermiş. “Ben hiçbir zaman emirlikten (idarecilikten) hoşlanmadım. Fakat o gün tayin olunmayı çok istedim ve ümit ettim. Öğle namazını kıldık. Efendimiz sağına ve soluna göz attı. Ben de beni görsün diye kafamı uzatıyordum. O sürekli göz gezdiriyordu. Derken Ebu Ubeyde b.El Cerrah’ gördü. Seslendi. “Onlara git, aralarında baş gösteren anlaşmazlıklarında çözüm bulacak şekilde hükmet” buyurdu. Bir kere arzu ettiğim bu memuriyetlik görevini Ebu Ubeyde alıp gitti.

Netice olarak Necranlılar İslam dinine girmese de, barış anlaşmasıyla İslam uyrukluğunu kabul etmişler ve hakem alıp gitmişlerdi.

Ancak bu heyetin içinde bulunan Psikopos Ebu Harise b.Alkame’ nin kardeşi Kürz b. Alkame İslam’ ı kabul etmiş. Kabul etmesinin sebebi de ilginçtir. Şöyle ki;

Necran’ dan Medine’ ye gitmek için hareket ettiklerinde Kürz b.Alkame kardeşi olan psikopos Ebu Harise b.Alkame nin yanında imiş. Psikoposun bindiği katır huysuzluk etmiş. Kürz bu huysuzluğu çıktıkları yolculuğu ve Allah Rasulunü kastederek “O en uzağa kahren” demiş.

Psikopos Kürz’ ün bu sözü üzerine:

—Hayır Anan kahrolsun! diye mukabele de bulununca;

—Kürz: Niçin kardeşim diye sormuş.

O da cevap olarak:

—Vallahi o bizim beklemekte olduğumuz peygamber demiş.

Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudi ve Hristiyan bilginleri), Onu (Kur’an’ı ve Resulüllah’ı) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirlerdi. (Hz. Peygamberin özelliklerini ve güzelliklerini kitaplarında okurlardı ve gelişini beklerlerdi.) Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerlerdi.

Bakara Suresi 146.Ayet

Bunun üzerine Kürz: Madem bunu biliyorsun da seni ona inanmaktan engelleyen şey nedir? diye sorunca; oda şöyle cevap vermiş.

—Çünkü şu krallar bize birçok servet verdiler, ikram ettiler, şimdi buna iman etsek hepsini elimizden alırlar diye cevap vermiştir.

Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır. Bakara Suresi 174.Ayet

Onlar, doğru yol karşılığında sapkınlığı, mağfiret karşılığında azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklılarmış! Bakara 175.Ayet

Ancak bu cevapla birlikte ortaya çıkan hakikat psikoposun kardeşi Kürz b.Alkame’ nin içine ukde olmuş, Medineye yaptıkları bu ziyaretin neticesinde İslamı kabul ettiğini kendisi anlatmıştır.

Dünya ve malk mülk sevgisi işte böyle birçoklarını hakkı kabulden engellemiştir. Ali İmran suresinin 14.Ayeti bu hususu ne güzel anlatır:

Nefsânî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, soylu atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere düşkünlük insanlara çekici kılınmıştır. İşte bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.

Ali İmran Suresi 14.Ayet

 

Hadi Ama! Ne Düşünüyorsun!